Okçulukta herkes hedefi tam 12’den vurmak ister. Yay gerilir, nefes tutulur, ok fırlar ve gözler hedefe kilitlenir… Ancak bazen ok tam isabet etmez.
İşte o an, çoğu kişi için bir “başarısızlık” gibi görünse de aslında okçuluğun en büyük öğretmenlerinden biridir.
Bir hedefi kaçırmak, aslında o hedefe giden yolda küçük bir pusuladır. Yayın açısı, nefesin ritmi, elin titreyişi… Bunların hepsi sana bir şey anlatır. Her ıskalama, bir sonraki atış için sessiz bir uyarıdır.
Bu yüzden gerçek bir okçu, hatalarından kaçmaz; onları dinler. Çünkü bilir ki, isabetin sırrı sabırla öğrenilir.
Okçulukta asıl mesele, oku nereye gönderdiğin değil, onu nasıl gönderdiğindir. Yayın kirişi gerilirken iç sesinle baş başa kalırsın. Zihninde sabır, dikkatte denge ararsın.
İşte o anda, hedefin kendisi bile anlamını yitirir; çünkü asıl hedef, kendini tanımaktır.
Birçok okçu, en mükemmel vuruşlarını en sakin oldukları anlarda yapar.
Zihin fazla düşünmediğinde, bedenle zihin arasında tam bir uyum doğar.
Okçulukta bu duruma “flow” yani akış hali denir.
Okun hedefe gidişini hissetmezsin bile — sadece olur.
Ama bu hale gelmek, yüzlerce ıskalamanın ardından mümkündür.
Her başarısız atış, aslında o akışa bir adım daha yaklaşmandır.
Okçulukta hata yapmak, insanın kendi sınırlarını keşfetmesi demektir.
Her yanlış çekiş, daha sabırlı bir seni ortaya çıkarır.
Her isabetsiz atış, hedefin aslında sadece bir yön olduğunu hatırlatır.
Tıpkı hayatta olduğu gibi: bazen ıskalamak gerekir, çünkü en doğru yolu o hatalar gösterir.
Navek Sport olarak biz, okçuluğu sadece başarı odaklı bir spor değil; kendini tanımanın en asil yollarından biri olarak görüyoruz.
Hedefi kaçırmak da vurmaya çalışmak kadar değerlidir, çünkü her ok, insanın iç yolculuğuna dair bir iz bırakır.
👉 Unutma: Hedefi ıskalamak başarısızlık değil, ustalığa giden yoldur.